EHLİBEYT SEVDASI
AYIRINTILAR İÇERİKTE BUNUN İÇİN ÜYE OLUN

BİZİMLE PAYLAŞIMA KATILIN BİLGİLENİP,
BİLGİLENDİRELİM
EHLİBEYT SEVDASI
AYIRINTILAR İÇERİKTE BUNUN İÇİN ÜYE OLUN

BİZİMLE PAYLAŞIMA KATILIN BİLGİLENİP,
BİLGİLENDİRELİM
EHLİBEYT SEVDASI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

EHLİBEYT SEVDASI

Merhaba
 
AnasayfaAnasayfa  PortalliPortalli  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  FacebookFacebook  Giriş yapGiriş yap  

 

 İSLÂM AÇISINDAN DİN SİYASETTEN AYRI MIDIR?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ridanur




Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 18/08/07

İSLÂM AÇISINDAN DİN SİYASETTEN AYRI MIDIR? Empty
MesajKonu: İSLÂM AÇISINDAN DİN SİYASETTEN AYRI MIDIR?   İSLÂM AÇISINDAN DİN SİYASETTEN AYRI MIDIR? Icon_minitimeC.tesi Ağus. 25, 2007 2:59 pm

İSLÂM AÇISINDAN DİN SİYASETTEN AYRI MIDIR?

Cevap: Her şeyden önce siyasetin anlamını açıkla-mak gerekir ki, bu açıklama ışığında din Me siyaset iliş-kisi açıklığı kavuşsun. Burada siyaset kavramı için iki ih-timal söz konusudur:

1- Amaca ulaşmak için hile yapmak, aldatmak ve mümkün olan her türlü araçtan istifade etmek (amaç aracı meşru kılar) anlammda siyaset.

Açıkça bilindiği üzere bu anlamdaki siyaset, keli-menin gerçek anlamıyla siyaset olmadığı gibi, hile ve al-datmacadan başka bir şey değildir ve din asla böyle bir siyasetle uyuşmaz.

2- Bir toplumu çeşitli alanlarda Islâm'ın gerçek ilke-leri doğrultusunda yönetmek ve işlerini düzene koymak anlammda siyaset.

Bu anlamdaki siyaset, Müslümanların işlerini Kur'-ân ve sünnet ışığında idare etmek olup asla dinden ayrı sayılamaz.

Şimdi dinin bu anlamdaki siyasetten ayrı olmadığı-nın ve devlet teşkilinin gerekliliğinin bazı delillerine ba-kalım:

Dinin siyasetten ayrı olmadığının açık kanıtı, pey-gamberliğinin inişli çıkışlı döneminde Resul-i Ekrem'in (s.a.a) izlediği metottur. Allah Resulü'nün sözlerini ve davranışlarını incelediğimiz zaman Hz. Peygamber'in,

66 Cevaplıyoruz

davetinin başlangıcından itibaren Allah'a iman esasına dayalı, İslâm'ın plân ve projelerini hayata geçirebilecek güçlü bir devlet kurmayı amaçladığı gün gibi ortaya çıkmaktadır.

İşte Hz. Peygamber'in (s.a.a) bu yöndeki gayretlerini gösteren bazı karineler:

Hz. Peygamber, Islam Devletinin Kurucusu

1- Allah Resulü (s.a.a), davetini açığa vurmakla gö-revlendirildiği zaman çeşitli yöntemlerle, vereceği mü-cadelenin çekirdek kadrosunu oluşturmaya ve Müslü-man güçleri bir a ray a getirmeye başladı. Bu bağlamda uzaktan veya yakından Kâbe'yi ziyaret etmeye gelen kimselerle görüşerek onları İslâm'a çağırıyordu. Bu ara-da "Akabe" denilen yerde Medine halkından iki grupla görüşüp konuştu. Onlar da, kendisini Medine'ye davet edeceklerine ve savunacaklarına dair Hz. Peygamber'e biat ettiler.1 Böylece Hz. Peygamber'in İslâm devletini kurma cihetindeki ilk siyasî adımları atılmış oldu.

2- Allah Resulü (s.a.a), Medine'ye hicret ettikten sonra güçlü ve büyük bir ordu kurmaya teşebbüs etti. Bu ordu, Hz. Peygamber'in hayatı döneminde birbirinden farklı seksen iki savaşa katıldı ve kazandığı parlak zafer-lerle İslâm devletinin teşkiline engel olan unsurları İs-lâm'ın yolundan kaldırıp temizledi.

3- Medine'de İslâm devleti kurulduktan sonra Hz. Peygamber (s.a.a) elçiler ve tarihî mektuplar göndererek dönemin siyasî ve toplumsal güç kutuplarıyla irtibata geçti ve birçok grupların başkanlarıyla iktisadî, siyasî ve askerî anlaşmalar imzaladı.

Tarih, Hz. Peygamber'in İran imparatoru Kisra'ya, Rum padişahı Kayser'e, Mısır sultanı Mukavkıs'a, Habe-şistan padişahı Necaşî'ye ve o dönemdeki diğer yönetici-

1- Siret-u İbn-i Hişam, c.l, s.431, Birinci Akabe bahsi, ikinci baskı, Mısır basımı

Din Siyasetten Ayrı Mıdır? 67

lere gönderdiği bazı mektupları kaydetmiştir. Bazı araş-tırmacılar, bu mektuplarm çoğunu ayrı bir kitap hâlinde bir araya toplamışlardır.1

4- Allah Resulü, Islâm'ın hedeflerini başarıya ulaş-tırmak ve İslâm devletinin temellerini saglamlastirmak için birçok kabile ve şehre yönetici tayin etmiştir. Buna örnek olarak Hz. Peygamber'in bu konudaki teşebbüsle-rinden birini hatirlatmak istiyoruz:

Peygamber-i Ekrem, Rufaa b. Zeyd'i temsilcisi olarak kendi kavmine gönderdi ve onun için şöyle bir mek-tup yazdi:

"Rahman ve Rahim olan Allah'm adiyla. Bu, Allah'm Resulü Muhammed tarafindan Rufaa b. Zeyd için yazılmış bir mektuptur. Ben onu, ken-dilerini Allah'a ve Peygamber'e davet etmesi için kendi kavmine ve ayn kavimlerden onlara katılanlara gönderiyorum. Kim onun davetini kabul ederse, Allah'm ve Peygamber'inin hiz-binden olur. Ondan yüz çevirenler ise, sadece iki ay güvendedirler."2

Hz. Peygamber'in (s.a.a) bu tür davranış ve teşeb-büsleri göz önünde bulundurulduğunda, onun daha pey-gamberliğinin başlangıcından itibaren güçlü bir İslâm devleti kurma amacında olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Pey-gamber (s.a.a), bu devlet sayesinde İslâm'ın evrensel hükümlerini beşerî toplumların hayatlarının tüm boyut-larında hayata geçirmeyi amaçlıyordu.

Etkin kabile ve gruplarla antlaşma imzalamak, güç-lü bir ordu kurmak, farklı ülkelere elçiler göndermek, padişah ve yöneticileri uyarmak, onlara mektuplar yaz-mak, uzak ve yakın şehirlere ve bölgelere valiler tayin etmek ve benzeri uygulamalar, toplum işlerini idare et-me anlamında siyasetten başka bir şey midir?

1- Muhammed Hamidullah, el-Vesaik'us-Siyasiyye; AM Ahmedî, Mekatib'ur-Resul.

2- Mekatib'ur-Resul, c.l, s.144

68 Cevaplıyoruz

Hz. Peygamber'in sireti dışında raşit halifelerin, özel-likle de Şiî-Sünnî bütün Müslümanlar için bağlayıcılığı olan Müminlerin Emiri AM b. Ebî Talib'in (a.s) hilâfet dö-nemlerindeki davranışları da, din ve siyasetin uyumu-na ve ayrılmazlığına tanıklık etmektedir.

Her iki Islâm fırkasının âlimleri de, devlet teşkilinin ve toplum işlerini idare etmenin gerekliliği hususunda Kitap ve sünnetten birçok delil ortaya koymuşlardır. Aşağıda örnek olarak bunlardan bazısına değiniyoruz:

Ebu'l-Hasan Maverdî, el-Ahkâm'us-Sultaniyye adlı ki-tabında şöyle diyor:

"İmamet (devlet başkanlığı), dini korumak ve dünya işlerini düzene koymak amacıyla nübüv-vet makamının halifeliği olarak öngörülen bir kurumdur. Bu nedenle, bu görevi yürütebilecek kimseye, onu üstlenipyürütmek, Müslümanların icmaı ile farzdır."1

Ehlisünnet'in meşhur âlimlerinden olan bu Islam âlimi, bu konuyu ispat için iki delile işaret etmektedir:

1- Aklî delil

2-Şer'îdelil

Aklî delil ile ilgili olarak şöyle yazıyor:

"Zira kendilerini birbirlerine zulmetmekten alı-koyacak, ihtilâf ettiklerinde ihtilâflarına son nok-tayı koyacak bir öndere teslim olmak, akıllı in-sanların tabiatında var olan bir şeydir. Eğer hü-kümdarlar olmasaydı, insanlar dağılır, kargaşa-ya düşer ve güçlerini kaybederlerdi."2

Şer'î delil hususunda ise şöyle diyor:

"Şeriat da, işlerin dinî bir veliye bırakılmasını emretmiştir. Nitekim yüce Allah şöyle buyur-muştur: 'Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberi'ne

1- Maverdî, el-Ahkâm'us-Sultaniyye, bab: 1, s.5, 1. baskı, Mısır

2- age.

Din Siyasetten Ayrı Mıdır? 69

ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.' Böyle-ce Allah, emir sahiplerine itaat etmeyi bizlere farz kılmıştır. Onlar, bize hükmeden önderleri-miz ve yöneticilerimizdir."1

Şeyh Seduk, Fazl b. Şazan aracılığıyla Imam AN b. Musa Rıza'dan (a.s) naklettiği uzun bir hadisin zimmnda imam, devlet kurmanm zarureti hakkında çeşitli açık-lamalarda bulunmuştur ki biz, bu açıklamaların bir bö-lümünü aşağıda aktarıyoruz:

"Biz, hiçbir fırka ve milletin yönetici ve baş-kam olmaksizm hayatlanm sürdürebildiğini gö-rememekteyiz. Çünkü her fırka ve milletin, din ve dünya işlerini düzenleyecek bir yöneticiye ih-tiyacı vardır. 0 hâlde hikmet sahibi olan Allah'm, insanları muhtaç olduklan ve mahrum bırakıl-diklan takdirde ayakta duramayacaklan bir ko-nuda kendi başlarına bırakması düşünülemez. Bir yönetici olmalıdır ki insanlar, onun önderli-ğinde düşmanlarıyla savaşsınlar, onun hükmüy-le elde ettikleri ganimetleri bölüşsünler, onun emriyle cuma ve cemaatlerini ikame etsinler, onun otoritesiyle zalimleri mazlumlardan alı-koysunlar."2

Bu kısa yazımızda konuyla ilgili bütün hadisleri açık-lamak, İslâm fakihlerinin fıkhî bakış açısıyla yaptıkları çeşitli çalışmaları aktarıp tahlilini yapmak mümkün de-ğildir. Böyle bir çalışma, başlı başına bir kitap yazmayı gerektirir.

Ayrıca İslâm fıkhını incelediğimizde, dinin kanunla-rının büyük bir bölümünün, güçlü bir devlet olmaksızın hayata geçirilemeyeceği ortaya çıkmaktadır. Örneğin, İs-lâm, bizi cihada, savunmaya, zalimleri cezalandırmaya, mazlumları desteklemeye, şer'î had ve cezaları uygula-maya, geniş bir çerçevede iyiliği emretmeye, kötülükten

1- el-Ahkâm'us-Sultaniyye, bab 1, s.5, birinci baskı, Mısır

2- İlel'uş-Şerayi, bab: 182, hadis: 9, s.253

70 Cevaplıyoruz

sakındırmaya, düzenli bir ekonomik sistem geliştirmeye, İslâm toplumunun birliğini sağlamaya davet etmektedir. Şüphesiz bu hedefler, güçlü ve insicamh bir devlet ol-maksızın hayata geçirilemez. Zira mukaddes şeriatı ko-rumak ve Islam sinirlarim savunmak, ancak düzenli bir ordu ile mümkündür. Böyle güçlü bir orduyu oluşturmak da, ancak İslâmî değerler üzere kurulu güçlü bir devletin varlığı ile mümkündür.

Aynı şekilde, farzlan eda etmek ve günahların önü-ne geçmek amaciyla had ve cezalan uygulamak, maz-lumlann hakkim zalimlerden almak vs., güçlü ve uyumlu bir düzen olmaksızın mümkün değildir. Çünkü aksi tak-dirde toplumun büyük bir anarşi ve kargaşanın içine düşmesi kaçınılmaz olur.

Islâm açısından devletin zaruretinin delilleri, bu söy-lediklerimizle sınırlı olmamakla beraber, burada sözü edilen deliller, dinin siyasetten ayrı olmadığını ispatla-manın yanında, nurlu şeriatın değerlerine dayalı, güçlü bir İslâm devleti kurmanın zaruretini ve bütün İslâm top-lumlarının bununla görevli olduğunu da açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İSLÂM AÇISINDAN DİN SİYASETTEN AYRI MIDIR?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
EHLİBEYT SEVDASI :: İslami Konular :: Sorularımıza Cevap Arıyalım-
Buraya geçin: