EHLİBEYT SEVDASI
AYIRINTILAR İÇERİKTE BUNUN İÇİN ÜYE OLUN

BİZİMLE PAYLAŞIMA KATILIN BİLGİLENİP,
BİLGİLENDİRELİM
EHLİBEYT SEVDASI
AYIRINTILAR İÇERİKTE BUNUN İÇİN ÜYE OLUN

BİZİMLE PAYLAŞIMA KATILIN BİLGİLENİP,
BİLGİLENDİRELİM
EHLİBEYT SEVDASI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

EHLİBEYT SEVDASI

Merhaba
 
AnasayfaAnasayfa  PortalliPortalli  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  FacebookFacebook  Giriş yapGiriş yap  

 

 Allah'tan Başkasını Çağırmak Onlara İbadeti Ve Şirki Gerek..

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ridanur




Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 18/08/07

Allah'tan Başkasını Çağırmak Onlara İbadeti Ve Şirki Gerek.. Empty
MesajKonu: Allah'tan Başkasını Çağırmak Onlara İbadeti Ve Şirki Gerek..   Allah'tan Başkasını Çağırmak Onlara İbadeti Ve Şirki Gerek.. Icon_minitimeC.tesi Ağus. 25, 2007 2:57 pm

ALLAH'TAN BAŞKALARINI ÇAĞIRMAK ONLARA İBADETİ VEŞİRKİGEREKTİRİRMİ?

Bu sorunun sorulmasına sebep olan şey, zahirleri itibariyle Allah'tan gayrisini çağırmayı yasaklayan bazı Kur'ân ayetleridir. Şu ayetler gibi:

"Secde yerleri şüphesiz Allah'a aittir, öy-leyse, Allah Me birlikte kimseyi çağırmayın."1

"Allah'ı bırakıp da sana fayda da, zarar da ve-remeyecek şeyleri çağırma."2

Bir grup, bu tür ayetleri bahane ederek öldükten sonra başkalarını çağırmayı, Allah'ın velilerine ve salih kullarına hitap etmeyi şirk ve onlara ibadet olarak kabul etmişlerdir.

Cevap: Bu sorunun cevabının aydınlanması için ön-celikle "dua" ve "ibadet" kavramlarını açıklamalıyız:

Şüphesiz Arap dilinde "dua" kelimesi, seslenmek ve çağırmak; "ibadet" sözcüğü ise, tapmak ve kulluk etmek anlamındadır. Dolayısıyla bu iki kelimeyi eş anlamlı olarak saymak mümkün değildir. Yani, her çağırma ve ses-lenmenin ibadet ve tapınma olduğunu söylemek müm-kün değildir. Zira:

1- Cin, 18

2- Yûnus, 106

56 Cevaplıyoruz

1- Kur'ân-ı Kerim, "dua" ve "davet" kelimelerini, ibadet anlamma gelmesi mümkün olmayan yerlerde kul-lanmıştır. Şu örnekte olduğu gibi:

"Nuh dedi ki: Rabbim, doğrusu ben, kav-mimi gece gündüz çağırdım."1

Açıktır ki Nuh Peygamber, "Ben, gece gündüz kav-mime ibadet ettim." demek istememiştir.

Dolayısıyla "davet" ve "ibadet" kelimeleri eş anlamlı sözcükler olmadığına göre, ölen bir peygamberi veya sa-lih bir kulu çağırıp ondan yardım dileyen bir kimsenin, ona ibadet etmiş olacağını söylemek mümkün değildir. Çünkü bilmiş olduğumuz gibi davet ve çağrı, bu işiyle ibadet ve tapınmadan daha genel bir anlam ifade et-mektedir.

2- Allah'tan başkasını çağırmayı yasaklayan ayetle-rin tamamında "dua"dan maksat, mutlak anlamda ça-ğırmak değil, ibadet anlamını içeren özel bir çağrıdır. Çünkü bu ayetlerin tamamı, putlarının küçük ilâhlar ol-duğunu sanan putperestler hakkmda nazil olmuştur.

Putperestler, kendilerini şefaat ve mağfiret gibi hak-ların sahipleri olarak nitelendirdikleri putlar karşısında eğiliyor, onları çağırıyor, onlardan yardım diliyorlardı. On-lar, dünya ve ahiret işleri ile ilgili turn hususlarda bu put-ların bağımsız tasarrufta bulunabileceklerine inanıyor-lardı. Açıktır ki böyle bir bakış açısıyla onları çağırmak, onlara ibadet etmek ve tapınmaktan başka bir anlam ifade etmez. Onların putları çağırmasının ulûhiyet inan-cıyla birlikte olduğunun en açık şahidi, aşağıdaki şu a-yettir:

"Allah'ı bırakıp da taptıkları ilâhlar, ken-dilerine bir fayda vermedi."2

Bu nedenle söz konusu ayetlerin bizim tartışma ko-numuzla hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü bizim tartışma ko-

1- Nûh, 5

2- Hûd, 101

Allah'tan Başkasını Çağırmak Şirk Midir? 57

numuz; bir kulun, kesinlikle ilâh ve rab olarak görmediği, dünya ve ahiret işlerinde tarn yetkili olduğuna ve dilediği gibi tasarruf edebileceğine inanmadığı, sadece ve sade-ce Allah'ın aziz ve değerli bir kulu olduğu için Allah tara-fından risalet ve imamet makamına lâyık görülüp kulları hakkında yapacağı duasının kabul edileceği vaat edilen başka bir kuldan yardım dilemesidir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Onlar, kendilerine zulmettiklerinde, sa-na gelip Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Peygam-ber de onlara mağfiret dileseydi, Allah'ı tövbele-ri kabul eden ve (kullarına) merhamette bulu-nan olarak bulurlardı."1

3- Sözü edilen ayetlerin kendisi, çağrıdan maksadın mutlak anlamda hacet dilemek veya bir talepte bulun-mak olmadığının, aksine bir tür ibadet ile birlikte çağrı olduğunun en açık delilidir.

Bu yüzden bir ayette çağrı lafzından hemen sonra ibadet tabiri yer almıştır:

"Rabbiniz, 'Beni çağırın, size icabet edeyim. Böbürlenip de bana ibadet etmekten yüz çevi-renler, alçalmış olarak cehenneme girecekler-dir.1 buyurdu."2

Gördüğünüz gibi ayetin başlangıcında, "Beni çağı-rın." lafzı yer almışken, ayetin devamında, "bana ibadet" lafzı kullanılmıştır. Bu da, söz konusu ayetlerdeki çağrı-dan maksadın, putperestlerin gördükleri varlıklar karşı-sında özel bir yardim dileme ve hacet isteme olduğunu göstermektedir.

Sonuç

Bu üç önemli noktadan şu sonucu çıkarıyoruz: Kur'-ân'ın bu ayetlerdeki temel amacı, putlarını Allah'ın orta-

1 -Nisâ, 64 2- Mü'min, 60

58 Cevaplıyoruz

ğı, evrenin müdebbiri veya şefaat sahipleri olarak kabul eden putperestler grupları putlarına yönelik çağrıların-dan sakınmaktır. Çünkü onların putları karşısında eğil-meleri, onlara yalvarıp yakarmaları, onlardan yardım di-lemeleri, şefaat talebinde bulunmaları, ihtiyaçlarının gi-derilmesini istemeleri; onları küçük ilâhlar olarak kabul ettikleri, ilâhî işlerin bir kısmını onların üstlenmiş oldu-ğuna inandıkları, dünya ve ahiret Me ilgili bazı işlerin Allah tarafından onlara bırakılmış olduğunu düşündükleri içindi. Dolayısıyla bu ayetlerin, çağıranın gözünde kulluk makamından bir adım öteye geçmemiş, Allah'ın sevgili ve değerli bir kulunun temiz ruhundan yardim dilemekle ne alâkası vardır?!

Eğer Kur'ân, "Secde yerleri şüphesiz Allah'a aittir; öy-leyse Allah ile birlikte kimseyi çağırmayın."1 diye buyuru-yorsa, bundan maksat, cahiliye Araplarının putlara, gök-sel cisimlere, meleklere veya cinlere tapınmalarını ifade eden çağrılardır. Bu ve benzeri ayetler, bir şeyi veya bir kimseyi ilâh olarak çağırmak Me ilgilidir. Şüphesiz bu tür varlıklardan böyle bir inançla bir şey dilemek, onlara ibadet etmek, onlara tapmak demektir. Ancak bu ayetlerin, kendisine hiçbir şekilde ulûhiyet makamı yakıştı-rılmayan, rububiyet ve tedbir makamı atfedilmeyen, yalnız ve yalnız Allah'ın sevgili ve saygin bir kulu olarak görülen bir şahıstan dua etmesini istemekle ne ilgisi vardır?!
1- Cin, 18


Bazıları, Allah'ın veli kullarını çağırmanın, sadece onların hayatı döneminde caiz olduğunu, vefatlarından sonra ise şirk olduğunu düşünebilirler.

Onlara cevap olarak da şöyle diyoruz:

1- Biz, Kur'ân ayetlerinin açık ifadeleri gereğince diri olan ve şehitlerin üstünde bir ufukta berzahî hayatlarını sürdüren peygamberler ve imamlar gibi Allah'ın sa-lih kullarının temiz ruhlarından yardım dilemekteyiz; topra-ğın altına yatan bedenlerden değil. Onların mezarı başında
böyle bir istekte bulunmamız ise, bu hâletin bizim-le o mukaddes ruhlar arasında daha çok irtibat sağladığı ve daha çok dikkat etmemize vesile olduğu cihetiyledir. Ayrıca hadislerimiz gereğince bu makamlar, duaların i-cabete erme makamlarıdır.

2- Onların ölü veya diri oluşu, şirk ve tevhidin ölçüsü olamaz. Oysa biz de, şirk ve tevhidin ölçülerini konuş-maktayız; bu duaların ve çağrıların faydalı olup olmadı-ğını değil. Elbette bu çağrıların ve yardım dilemelerin faydalı olup olmadığı konusu da kendi yerinde beyan edilmiş, açıklığa kavuşturulmuştur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Allah'tan Başkasını Çağırmak Onlara İbadeti Ve Şirki Gerek..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
EHLİBEYT SEVDASI :: İslami Konular :: Sorularımıza Cevap Arıyalım-
Buraya geçin: